Yıllarca bize Türkçecilik adına uydurukçacılığı dayatıp bizi başka Türk halkları ile anlaşamaz kıldılar. Şimdi yaraları sarma, kardeşlerimize yaklaşma zamanı.

Uydurukçacıların kimi iddialarına cevaplarımız

Soz düzenlenme tarihi:

Dilde Sebepsizlik mi Hakimdir?

İddia

Dilde genel ilke, nedensizliktir. Yani kimse neden "su"ya "su" dendiğini bilmez. Bunun bir nedeni yoktur. Ancak bu da sınırlı bir nedensizliktir. Şöyle ki; suya neden su dendiği bilinmese de sucuya neden sucu dendiği bilinir. Her dilde ana kökler uydurmadır. Bunların nedeni bilinmez. Neden o sözcüklerin o anlama geldiği bilinmez.

Ancak türemiş olan sözlerin tümünün nedeni bilinir. Türkçede, uydurma olan ana köklerin üzerine kurallar ve mantıksal yollarla getirilen eklerle oluşturulurlar. Başka dillerde bu ön eklerle, bükünlemeyle, çekimlemeyle vb. yapılabilir. Ancak Türkçede son eklerle yapılır. Dolayısıyla, tüm sözcükler uydurma köklere dayanır. O sözcüğün genel olarak "uydurma" veya "saçmalama" olup olmadığını belirleyen tek ölçüt, dilin kurallarına uyup uymadığıdır.

Cevap

Dilde sebepsizlik herkesçe kabul edilmiş bir kural değildir, bir savdır. Bu savı salt gerçekmiş gibi öne sürmek yalnızca kendi dilcilik anlayışınıza destek amaçlı ideolojik bir davranıştır, aldatıcıdır ve bilimlik değildir.

Zira sözlerin köklerinde sebebiyet olduğunu ancak bu sebebiyetin dillerin oluşum evresinde, insanlık tarihinin çok erken dönemlerinde ortaya çıkmış olabileceğini ve bizim bu sebebiyetleri anlayabilmemizi sağlayacak verilere ulaşamayacağımızı iddia eden başka bir sav da vardır.

Bu savın takipçilerine göre suya niçin su diyildiği kesin olarak bilinmese de, su sözünün hangi unsurlardan oluştuğu bilinmese de, belli bir kurala bağlı olduğu bilinmektedir. Türkçede su ve akış ile bağlantılı sözlerin çoğu S sesi ile başlar. Saçmak, Sağmak, Serpmek, Sırılmak (Islanmak), Sıva, Sıvamak, Sıvı, Sızmak, Sidik, Sik, Siymek, Su, Süt, Süzmek

Bu nedensizlik değildir. Bu oldukça belli bir nedenlilik örneğidir. Türkçede "sss" sesi sıvı akışını temsil etmektedir. Su sözünü kök ve ek olarak açıklayamıyor olabiliriz ancak Türkçede sıvı-akış sözlerinin çoğunda görülen S ile başlama kuralını izlediğini görürüz ve bu onun nedenidir.

Yine Türkçede ışık, parlama, ateş ile ilgili bir çok söz Y sesi ile başlar Yaşuk(>Işık), Yaldız, Yıldız, Yaldıramak, Yarık(Işık, Şule), Yaktı (Aydınlık, Parlak), Yaldıramak, Yalpıldamak, Yalaz (Alev), Yalım (Alev) sözlerinin hepsi Y sesi ile başlamaktadır. Kök ve ekleri açıklayamasak da Türkçede Y sesi ile başlayan sözlerin ışık, parlama ve ateş ile ilgili anlamlar bildirdiği görülür. Bu o sözlerin söylenme nedenidir. Açıklayamayabiliriz ama bizim açıklayamamamız nedeni olmadığı anlamına gelmez.

Türkçede bir çok sözü bu şekilde belli başlı kavramlar bütünü halinde derlemek ve hepsinin temelinde belli bir ses ya da ses öbeğinin bulunduğunu görmek mümkündür. Bu durum yalnızca Türkçede değil, başka dillerde de görülen bir haldir. Bu sözlerin sebepsiz olduğunu değil, bizim sebepleri açıklayacak veriden yoksunluğumuzu gösterir.

Bütün söz köklerini uydurma saymak insan aklını ve gözlem yeteneğini hiçe sayarak geçmiş insanların tecrübe ve bilimlerini inkar etmektir. Sözlerin oluşturulması esnasında o dili konuşanların belli bir mantık dizgesi izlemediğini kim iddia edebilir! Nitekim Türkçede en basitinden verdiğimiz örneklerde su-sıvı-akış bildiren sözlerin S sesini, Y sesi ışık, parlaklık ve ateşi bildirmekte. Bu sözlerin belli bir planı izleyerek oluşturulduğunu göstermektedir, uydurma olduklarını değil. İnsanlar geçmişte gözlem yapabilmekte ve dünyayı yorumlamaktaydılar. Akış sesini S sesi ile özdeşleştirip bunu belli kurallar çerçevesinde işlemiş olamazlar mı? Bu olasılığı yok saymak, çok yukarıdan bakan, sorgusuz ve nedensiz bir dil özlemi içinde olanlara yakışan bir tavırdır.

Kurallara Uyduğu Sürece Türetilen Her Söz Türkçe midir?

İddia

Türkçenin kuralları bellidir. Ana köklerin üzerine, kurallara uygun olarak getirilen eklerle türetilmiş her söz, Türkçedir. Bunlara "uydurma" demek bilgisizlikten ileri gelir. Bir kişi diline oturmayan, alışık olmadığı, daha önce duymadığı söze, dilin kurallarına uyup uymadığına bakmaksızın "uydurma" diyorsa, en iyi olasılıkla bilgisizdir. Daha da kötüsü, amacı başkadır. Dilimizin kurallara uygun biçimde türetilmiş tüm sözcükleri bizimdir. Türkçedir. Tüm bu açıklamalara karşın, hala bunlara "uydurma" diyen ve diyecek olanların aramızda yeri yoktur. Bunlar Türkçe düşmanıdır.

Cevap

Kurallara uygun getirilen ekler ile türetilmiş her söz Türkçeye uygundur. Ancak Türkçe Anadoludan ibaret değildir. Türetilecek sözün bütün Türk coğrafyalarında uygunluk göstermesi, bütün Türk coğrafyalarının iradesini yansıtması ve bütün Türk coğrafyalarında dile uygunluğu gerektir.

Eski Türkçe yoksul sözüne bakıp zıddı olarak varsıl sözünü üretmek Türkçeye uygun görünebilir. Ancak değildir. Yalnızca Anadolu gözü ile gören gözlerin, masa başındaki türetimidir. Dilin tarihini, birikimlerini ve yayıldığı coğrafyalardaki varlığını yok sayan bir türetimdir. Orhun Yazıtlarından beri Türkçenin zengin anlamında "Bay" diye bir sözü vardır. Hazarın Doğusunda bütün Türk Dünyasında hala kullanılmaktadır. Üstelik Hazarın Batısındaki Türklerin yani bizlerin tarihi kaynaklarında da bay sözü zengin manasında bulunmaktadır. Arapça ve Farsça sözler içinde boğulan Osmanlıcada dahi kullanılan bir sözdür bay. Türkçedir. Öp öz Türkçedir. Tüp Türkçedir. Başka Türk dilleri ile dil bağımızın bir unsurudur. Bay sözü varken masa başında Varsıl türetmenin uydurma olmadığını söylemek, iddia etmek ahmaklıktır. Bu tür bir türetim bir tek varsıl sözünde değil, yüzlerce sözde gerçekleştiriliyorsa, Türkçesi olan kavramlar için dahi masa başında birileri söz uydurup dayatıyorsa onların amacı da Türkçeyi bölmek, Anadolu Türklerini başka Türkleri anlamayacak hale getirip kardeşlerinden ayırmaktır. İşte asıl Türkçe düşmanı bunlardır. Sakınılmalıdır.


Not: İddialar Facebook'taki "Türkçe"nin Diriliş Hareketi" adlı sayfaca ortaya koyulmuştur.